26 Mart 2010 Cuma

İstanbul'a Dikilen Bayraklar Hz. Mehdi'nin Çıkış Alameti mi?

Ahir zamanda nüzul edecek olan Hz. İsa ile birlikte tüm dünyaya barış ve adalet getirecek olan Hz. Mehdi’nin çıkacağı yerin Medine, Horasan, Kudüs veya Şam olduğuna dair pek çok değişik rivayet bulunmaktadır. Ancak özellikle Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde ve İslam alimlerinin açıklamalarında, Hz. Mehdi’nin çıkacağı yer konusunda üzerinde daha çok durulan bir şehir bulunmaktadır: Konstantiniyye yani İstanbul… Hadislerde ve İslam alimlerinin açıklamalarında vurgulandığına gore Hz. Mehdi ahir zamanda Allah’ın izniyle İstanbul’u manen fethedecek ve bayrağını denizin kenarına dikecektir. Bugün İstanbul’un çeşitli bölgelerinde dikilen bayraklar, bu hadislerin işari anlamda gerçekleştiğinin habercisi niteliğinde olabilir mi? (En doğrusunu Allah bilir.) İstanbul, hem dünya coğrafyasındaki konumu ve tarihsel önemi açısından, hem de Peygamberimiz (sav)'in ahir zamanla ilgili hadislerinde belirttiği kutlu, bir o kadar da önemli bir şehirdir. Peygamber Efendimiz (sav)'in hadis-i şeriflerinde ve pek çok İslam aliminin eserlerinde de yer aldığı üzere, Allah, ahir zamanın (dünyanın son döneminin) bu büyük karmaşası içindeki insanları kurtuluşa ulaştıracaktır. Din ahlakına göre yaşamayan kişileri doğru yola davet etmek için, "Mehdi" (doğruya götüren) sıfatını taşıyan üstün ahlaklı bir kulunu vesile kılacaktır. Hadis-i şeriflere ve İslam büyüklerinin eserleri gibi itibarlı kaynaklara baktığımızda, Hz. Mehdi'nin çıkış yeri olarak İstanbul’un müjdelendiğini görürüz. İstanbul'a dikkat çekilen bu kaynaklardan bazıları şöyledir: Nuaym bin Hammad, Ebu Cafer'den şöyle rivayet etmiştir; "…Uzak yerlerdeki askerleri Hz. Mehdi'ye biat edecek. Zulümü ve zalimleri engelleyecek, ülkeler düzelecek, Cenab-ı Hak kendisine İstanbul'u fethettirecektir." (Ukayli “En-Necmu’s-sakıb fi Beyanı Enne’l Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib Ale’t-Temam ve’l kamal”) "Allah Konstantiniyye'yi (İstanbul'u) çok sevdiği dostlarının eliyle fethedecek... Onlardan hastalığı ve üzüntüyü kaldıracak."(Kıyamet Alametleri, sf. 181) Fatih Sultan Mehmet’in Hz. Mehdi’ye Derin Saygısı ve İstanbul’u Fethi Osmanlı tarihini incelediğimizde Mehdiyet konusunun 600 yıl hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu zamanında da büyük önem taşıdığı görülmektedir. Hz. Mehdi’ye derin saygı duyan Osmanlı hükümdarlarından biri de Fatih Sultan Mehmet’tir. Fatih Sultan Mehmet, Mehdiyet konusuna çok önem vermiş, İstanbul’u fethetmeyi ancak Hz. Mehdi’nin İstanbul’u manen fethedeceğine ikna olduktan sonra kabul etmiştir. Bu durum bir kaynakta şöyle aktarılmaktadır: "Hazret-i Sultan Mehmed Fatih'i İstanbul'un fethi meselesinde en ziyade teşvik eden ve 'Fatih' ünvanına layık bir kisveye bürünmesinde ihtimam ve himmetini esirgemeyen kişi elbette ki 'Akşeyh' namıyla ma'ruf Akşemseddin Hazretleri (1390-1459) idi. Akşeyh, fethin hem maddi hem manevi, iki yüzü olduğunun farkındaydı. Çünkü Fahr-ı Alem (asm)'dan rivayet edilen hadis-i şerifler hem komutan ve askerlerden müteşekkil bir ordunun İstanbul'u fethinden, hem de silahsız, kan dökmeden; tevhid, tesbih, tahmidlerle, vuku bulacak; Al-i Beytten bir mübarek zatın kumandasındaki manevi bir ordunun İstanbul'u fethinden haber veriyordu. Buna binaen Akşeyh; İstanbul'un, geleceği hadislerle sabit olan Hz. Mehdi eliyle ikinci kez fethedileceğini gayet iyi biliyordu. Devrin ulemasının hadislerin ifadesinden yola çıkarak Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethedemeyeceğini söylemelerine mukabil, Akşeyh bir değil, 'iki fetih' vuku bulacağından hareketle, ulemanın bu yöndeki itirazlarına karşı çıkıyor ve mütemadiyen Sultan Mehmed'e fetihname denebilecek müjdeli mektuplar yazıyordu. "İstanbul'u önce Mehmed fethedecek, sonra İstanbul ehl-i salibin (Haçlılar) eline geçecek, daha sonra da Hz. Mehdi İstanbul'u tekrar fethedecek" diye devrin ulemasına cevap veriyordu.( Risaletü'n- Nuriye, Akşemseddin, A. İhsan Yurd, İstanbul, 1972) İşte hadislerle sabit olan ve Akşeyh'in de müjdelediği ikinci fethin kumandanı Hz. Mehdi ve yine hadisin ifadesi ile "hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyen" kahraman askerlerden müteşekkil nurani ordusu, evvelemirde (ilk önce) kalplerdeki Ayasofya'nın kapılarını açacak ve fethin sembolünün ibadete açılması ile ikinci fetih gerçekleşecek.”( Ahmed Muhsin Meriç; "Akşeyh'in Nurlu Müjdesi Ve İkinci Fetih", 25. 05. 2000) İstanbul’un Manen Fethedilmesi Hz. Mehdi, Allah'ı inkar eden (Yüce Allah’ı tenzih ederiz) düşünce sistemlerine (materyalizm, Darwinizm, ateizm gibi) karşı etkili bir fikri mücadele yürütecek ve galip gelecektir. Böylece, insanlığın uzun süredir aramakta olduğu huzur ortamını getirecek olan İslam ahlakını tüm dünyaya tanıtırken; tüm bunları tek bir damla kan akıtmadan, ılımlı, barışçı ve akılcı yollarla yapacak olan kutlu bir şahıstır. Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisinde Hz. Mehdi’nin bu özelliğini şöyle vurgulamıştır: "Ümmet bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi Hz. Mehdi'ye sığınırlar. O daha önce zulümle dolu olan dünyayı adaletle doldurur, insanlar Asr-ı Saadet dönemine adeta geri döner, uykuda olan uyandırılmaz ve bir damla bile kan akıtılmaz." (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 11) İstanbul'un Hz. Mehdi tarafından manen fethedilmesi de bu anlamda değerlendirilmelidir. Hadislerde bildirildiğine göre İslam ahlakını sonradan oluşturulan hurafelerden ve yanlış geleneklerden temizleyecek olan Hz. Mehdi’nin ilmi mücadelesinin sonucunda toplumun büyük çoğunluğu İslam ahlakının uygulayıcısı, savunucusu ve destekçisi olacaktır. Allah’ı inkar eden (Yüce Allah’ı tenzih ederiz) materyalizm, Darwinizm ve ateizm gibi sapkın felsefelerin gücü kalmayacak, Yüce Allah’ın izniyle bu felsefeler taraftar bulamayacak hale gelecektir. Başta İstanbul olmak üzere ülkemizde ve tüm dünyada yaşanacak olan bu imana yöneliş, İstanbul’un manevi olarak fethinin Hz. Mehdi tarafından gerçekleştirildiğinin de bir müjdesi olacaktır. (En doğrusunu Allah bilir) Ancak İstanbul’un manen fethedildiğini ve Hz. Mehdi’nin çıkışının gerçekleştiğini müjdeleyecek başka alametler de vardır. Bunlardan biri de Hz. Mehdi’nin İstanbul’a bayrağını dikecek olmasıdır. Hz. Mehdi Bayrağını İstanbul’a Dikecektir Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisinde Hz. Mehdi'nin bayrağını, Konstantiniyye yani İstanbul'a dikeceğini şöyle haber vermiştir: "Konstantiniyye'nin fethi sırasında, sabah namazı için abdest alırken bir bayrak dikecek, deniz ikiye ayrılarak su kendiliğinden uzaklaşacak ve açılan yolu takibeden Hz. Mehdi, karşı kıyıya geçecektir. Sonra bir bayrak daha dikecek ve diyecek ki "Ey insanlar, ibret alınız. Deniz ben-i İsrail'e nasıl yol verdiyse, bize de öylece yol verdi" ondan sonra, hepsi tekrar, tekrar tekbir getirecek ve 12 tekbirle, şehrin 12 burcu da düşecektir." ("El-Kavlü'l Muhtasar fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar", s. 57) Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in bu hadisi, içinde yaşadığımız dönemde önemli bir konuyu vurgulamaktadır. Kuran-ı Kerim’de ve Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde ahir zaman ve ahir zaman şahısları ile ilgili işari manada birçok müjde bulunmaktadır. Bu nedenle bu hadisi de işari anlamda değerlendirdiğimizde önemli bir müjdeyle karşılaşılmaktadır. Bugün İstanbul’un dört bir yanına baktığımızda halihazırda dikilmiş olan Türk bayraklarının mevcut olduğunu görürüz. İstanbul’da dikilmiş olan bu bayraklar, hadisin işari manadaki bir karşılığı olabilir. (En doğrusunu Allah bilir) Hz. Mehdi’nin geliş alametlerinin büyük çoğunluğunun gerçekleştiği ve bu kutlu şahsın zuhurunun Allah’ın izniyle yaklaştığı içinde yaşadığımız ahir zamanda, bu hadisin de işari manada gerçekleşmiş olması kuvvetle muhtemeldir. SONUÇ: Hz. Mehdi’nin Yüzyıllardır Beklenen Zuhuru Gerçekleşti mi? "...Dünyanın ömründen sadece bir gün kalsa bile, Allah benim Ehl-i Beytim'den bir adam gönderecektir. O dünyayı (daha önce) zulümle olduğu gibi adaletle dolduracaktır." (Sünen Ebu Davud, Cilt 14 s. 402) Peygamber Efendimiz (sav)’in verdiği bu haber, iman edenlerin şevk ve heyecanını artıran çok büyük bir müjdedir. İslam dünyası yüzyıllardır; insanların hidayetine vesile olacak, İslam ahlakını yeniden ihya edecek, İslam aleminin üzerindeki karanlıkları dağıtarak Müslümanları bir araya getirecek olan kutlu şahıs Hz. Mehdi’yi beklemektedir. Gerek geçmiş alimlerin gerekse günümüzde ve yakın geçmişte yaşayan İslam alim ve mütefekkirlerinin açıklamalarından ve tariflerinden bu kutlu şahsın zuhurunun içinde bulunduğumuz döneme denk geldiği anlaşılmaktadır. Hadislerde Hz. Mehdi'nin çıkış alameti olarak bildirilen olayların pek çoğunun hicri 1400. yıl olan 1979-1980 yıllarından itibaren aynen ve kısa aralıklarla art arda gerçekleşmesi, bu büyük şahsın vazifeye başlamış olduğunun ve beklenen zuhurunun açık bir göstergesidir. (En doğrusunu Allah bilir.) Unutulmamalıdır ki; Müslümanların önemli bir sorumluluğu da,İslam dininin bidatlardan arınarak aslına dönmesine ve Kuran ahlakının yeryüzüne hakim olmasına vesile olacak Hz Mehdi’yi şevkle beklemektir. Ayrıca Müslümanlar arasında büyük bir birlik sağlayacak böylesine kutlu bir zata zemin hazırlamak ve ona yardımcı olmak için gayret etmektir. . Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Mehdi’nin, insanların dünyada ve ahiretteki kurtuluşlarına vesile olacak çok kıymetli bir kimse olduğunu ve ortaya çıktığında, insanların “kar üzerinde sürünerek de olsa ona uymalarını” şu şekilde bildirmiştir: "İbni Ebi Şeybe ve Naim b. Hammad Fiten isimli eserde, İbni Mace ve Ebu Naim ise İbni Mes’ud’dan tahric ettiler. O dedi ki: ... O (Mehdi) arza sahib olur ve kendisinden önce baskı ve zulümle dolu olan arzı adaletle doldurur. Sizden O’na kim yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa gelsin, O’na katılsın. Zira O Mehdi’dir." (Ahir zaman Mehdisinin alametleri, Celalettin Suyuti, sf. 14) Bediüzzaman Said Nursi Hz. Mehdi’nin Çıkacağı Şehirle İlgili Rivayetlerin Farklı Olmasına Açıklık Getirmiştir Bediüzzaman, son saltanat ve Halifeliğin merkezi İstanbul'da olduğu için Hz. Mehdi ile ilgili olayların da bu şehirde gerçekleşeceğini bildirmiştir. Bu konudaki farklı görüşleri de Risale-i Nur’da şöyle açıklamıştır: “Şimdi, Hz. Mehdi gibi eşhasın (şahısların) hakkındaki rivayatın (rivayetlerin) ihtilafatı (farklılıkları) ve sırrı şudur ki: Ehadisi tefsir edenler (hadisleri açıklayanlar), metn-i ehadisi tefsirlerine (hadis metinlerindeki açıklamalarına) ve istinbatlarına (gizli manaları meydana çıkarmalarına) tatbik etmişler (uygulamışlar). Mesela: MERKEZ-İ SALTANAT o vakit Şam'da veya Medine'de olduğundan, vukuat-ı Hz. Mehdiyye veya Süfyaniyye'yi (Hz. Mehdi ve Süfyan ile ilgili olayları) MERKEZ-İ SALTANAT civarında olan Basra, Kufe, Şam gibi yerlerde tasavvur (düşünerek) ederek öyle tefsir etmişler (açıklamışlar).” (Sözler, s. 359) Peygamberimiz (sav)'in hadislerini açıklayan İslam alimleri, o dönemlerde saltanatın merkezi Basra, Şam, Kufe gibi yerlerde olduğu için Hz. Mehdi ile ilgili olayların bu civarlarda gerçekleşeceğini düşünmüşlerdir. Ancak Bediüzzaman, son saltanat ve Halifeliğin merkezi İstanbul'da olduğu için Hz. Mehdi ile ilgili olayların da bu şehirde gerçekleşeceğini bildirmiştir. Değerli İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi bu ifadelerle, ahir zaman ile ilgili rivayet ve açıklamaların daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır.